Kısaca Ben

Ben kimim? Beni neler üzer, neler güldürür? Sabah sabah güne, aklımda bu sorularla başladım. Sonra düşündüm, diğer sitelere yazamam, ama bunu burada konu olarak hazırlayabilirim, hem kısaca kendimi sizlere de tanıtmış olurum, ve işte yazıyorum.
Her şeyin öncesinde, beni tanıyanlar çok da iyi bilirler, sevdiğim, değer verdiğim insanlara karşı çok fedakarımdır. Her şeyden karşılık beklenmez ama, gerektiğinde, yaptığım fedakarlığın karşılığını da beklerim. Neden beklemeyeyim, ya da kim beklemez ki ben beklemeyeyim? İnsanın hayatında önemli zamanlar vardır ya hani; işte, asıl o zamanlar, yaptığım fedakarlıkların karşılığını beklerim…
Çok küçük şeylere de gülebilirim. Asık suratlı olduğumu kimse söyleyemez; söylerse eğer de, bunun nedenini kendisinde araması gerektiğini düşünenlerdenim. Evet, biraz soğuk gibi gelebilirim insanlara; ama o da aslında onların kendileri ile alakalıdır. Bir insana yakın olacaksam, ilk ”Merhaba”yı ondan beklerim, sonrasında da bir süre gözlemlerim, elektrik var mı yok mu onda… Eğer elektrik alabiliyorsam sorun yok, ama elektrik alamıyorsam, ilk ”Merhaba” ondan da olsa soğuk ya da asık suratlı olabilirim.
İnce düşünceliyim, belki de en büyük kaybım bu. Ne dersem kırılır, ne söylersem kırılır karşımdaki kişi diye çok ince elerim; ama karşımdaki insan eğer bunun farkına varmaz da, alabildiğine rahat olursa, fikrimin inceliğinin de ona değmediğini düşünür koyveririm…
Genellikle hislerim kuvvetlidir, kolay kolay tahminlerimde yanılmam, tabi bu, şu anda büyük konuştuğum anlamına da gelmesin, müneccim değilim sonuçta; ama kimin, benim hakkımda ne düşündüğü, ya da kendisi ile nasıl ince hesaplar içinde olduğunu az çok anlama kabiliyetine sahibim. Yanılmadığımdan çok eminsem, ona göre davranmasını da çok iyi bilirim; öyle ya, herkes hakettiğini yaşar; herkes, hakettiği gibi yaşar; en azından yaşamalıdır, insanlara o kadar değer veririm…
Genel olarak sessizimdir, herşeyi kendi içimde yaşamayı severim, iki kişilik olan şeylerin iki kişi arasında kalması gerektiğine inanırım, iyi ya da kötü anlamda bu benim için hep böyledir. Ama, eğer çok mutluysam, ya da bardak taşmışsa, o zaman kimseyi dinlemem, kelimenin tam anlamıyla dökülürüm… 🙂
Uzaktan görenler kendini beğenmiş, ya da şımarık olduğumu düşünebilir… İyi de, neden şımarık, ya da kendini beğenmiş olayım? Hayatta yeni öğrendiğim çok fazla şey yok ki, ayrıca, her inişin bir çıkışı olduğunu bildiğim gibi, her çıkışın da bir inişi olabileceğini çok iyi bilirim, artı, hiç bir şeyin garantisinin olmadığını…
Bu sözlerimi üzerine alınacak birileri çıkacak biliyorum, hiç de umrumda olmadı bugüne kadar söylediklerimi birilerinin üstüne alınıp alınmaması; ben nasıl ki kendimi tanıyorsam, herkes kendini tanıyor, az çok yaptığını da biliyor, yani kısaca, yarası olan gocunur, alınan varsa alınsın, hiç olmadığı gibi, şimdi de umrumda değil bu. Sabah sabah içimden geldi, yazdım sadece, her zaman sağlık, ya da genel kültür gibi konular yazmak değil işim, içimden gelenleri de en iyi yazabileceğim yer burası ise, yazıyorum, isteyen alınııııır, isteyen de… Neyse daha fazla ileri gitmeye gerek yok. Bir gün yine bir yazı ile görüşmek dileği ile…

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*