
Karagül, başından beri olmasa da, ortalama 20. bölümünden itibaren takip ettiğim dizilerden bir tanesi. Televizyon karşısında oturup zaman geçirmeyi seven bir insan değilim; bununla birlikte, film izlemeyi de çok sevmiyorum. Eskisi kadar çok yarışma programı bulabilmemiz de zor olduğundan, televizyon izleyebilmek, ve bu sayede günün yorgunluğunu atabilmek için tek aracım diziler.
Tam da bu noktada, Cuma günlerini Karagül’e ayırmıştım. Ve dizi izlerken öyle bir huyum vardır ki: Başından sonuna kadar izlemeliyim bölümleri, yanımda kimse konuşmamalı, ben başka bir şeyle ilgilenmemeliyim… Karagül’ü de öyle izliyordum. Evet, arada bazı beğenmediğim şeyler de oluyordu; ama, işim zaten beynimi yeterince yorduğundan, çok ağır şeyler izlemeyi zaten tercih etmiyorum. Bu nedenle, ufak tefek şeyler idare edilebiliyor…
Peki Karagül’den “Di”‘li geçmiş zamanda bahsediyorum? Dizi daha finalini yapmadı… Di’li geçmiş zamanda bahsediyorum; çünkü Karagül dün akşam izlediğim son bölüm itibari ile benim için geçmişte izlediğim diziler arasına yazılmıştır… Neye tahammül edemedim derseniz, yanıt olarak Sibel’i verebilirim… Zaten bölüm boyu, sürekli ağlaması ile sinirlerimi bozmuştu; ama sonlara doğru kendisine söylenenleri de dinlemeyip Kendal’ın eline düşmesi ile, “Yeter bu kadar” dememe neden oldu…
Bölümün sonunu izlemedim, muhtemelen Kasım, ya da Kenan tarafından kurtarılmıştır; ama sonuçta bir dizi; ve kurtarılmasa da benim için çok bir şey ifade etmeyecek; izlemeyeceğim için…
Merak ettiğim bazı şeyler yok değil; örneğin Baran’ın Ebru’nun annesi olduğunu öğrendiği zamanki vereceği tepki… Ama muhtemelen o da sezon sonuna doğru olacaktır…
Bir dizi izleyicisi olarak, sonunu; hatta neyin ne zaman olacağını tahmin edebileceğim bir dizi izlemek istemiyorum. Bir izleyici olarak, kapasitemizin daha yukarda olduğunun bilinmesini; ve bize daha iyisinin verilmesini istiyorum…
Bir yanıt bırakın