Dün sabah magazin programlarının ana konusu neydi biliyor musunuz arkadaşlar? Kutsal kadın… Evet evet; bu iki kelimeden oluşan kelime grubu… Bu kelime grubunun söylendiği ismi de çok beğenerek takip ederim, hemen yazımın başında belirteyim, bana göre, ünlüler dünyasının en düzgün isimleri arasında yer alıyor kendisi. Kutsal kadın olayına takıldım sadece, bir bayan olarak, bir insan nasıl kutsal olabilir düşüncesine merak sardım…
Kutsal kadın, bugünlerde kitabını okuduğum Davinci Şifresi’ndeki kutsal kase’yi çağrıştırdı bana… Ya da hani eski dinlerde olurmuş ya, kutsal ruhlar falan, onları da aklıma getirdi. Kutsallık aynı zamanda tapınmayı da hatırlatıyor bana ki benim bildiğim sadece Allah’a tapabiliriz. Şu olaya da karşıyımdır zaten, bir erkek bir kadınla birlikteyken, ”Seni seviyorum” kelimesi yerine, ”Sana tapıyorum” kelimesini kullanırsa, hani zaman zaman uyuz olduklarımız vardır ya, işte ben de buna uyuz oluyorum…
Neden bir insana tapalım? Yusuf İle Züleyha’yı okumuştum Davinci Şifresi öncesinde; ve o kitapta Züleyha’nın tapındığı heykeller vardı. Sonrasında Züleyha bu heykellerden korkmaya, ya da belki de tiksinmeye başladı; sonunda ne yaptı diyecek olursanız, heykellerin karşısına geçerek onlara rest çekti: ”İnsan eliyle yapılan sizden medet umduğum için kendimden utanıyorum” dedi. Gerçekten neden bir insana taparız?
Onsuz olamayacağınızı düşündüğünüz bir insan var mı? Anneniz, babanız, çok yakınınız olan belki de kardeşiniz, bir gün hayatınızdan çıkıp gittiğinde ona bile alışamayacak mısınız? Siz de mi öleceksiniz mesela? Anneniz depresyona girip de kendini denize atarsa siz de mi atacaksınız? Değil ki hayatınıza bir kaç önce girmiş olan sevgiliniz olmadan mı olamayacaksınız?
Bazen komik oluyoruz arkadaşlar. O onsuz olamayacağımızı düşündüğümüz insandan kendi isteğimizle ayrıldığımız zaman, hatta belki de tutarsız oluyoruz. Aslında herkes kendisi için yaşıyor, ve belki de, belli bir zamana gelinceye kadar çocukları için. Onun dışında, sevgilisini öldürüp sonrasında da kendisini öldüren kişiler, bir takım psikolojik problemlerle boğuşuyor, onsuz olamamak gibi bir durum için yapmıyorlar bunu, ister takıntı diyin, isterseniz saplantı… O farklı bir ruh hali. Başka bir şey değil…
Bir yanıt bırakın