Hani insanın dibe vurduğu anlar vardır ya, o anlarda hep söz veririz kendimize: daha fazla hiç bir şey üzemez bizi, hiç bir şey etkileyemez, ağlatamaz… Sonrasında ise bir şey olur, ”beterin beteri vardır” sözünü hatırlatır. Donar kalırız. En kötüsü de çaresizlik, insanın elini kolunu bağlayan belki de tek şeydir… Yazar da olsak klavyemiz yetmez içimizden geçenleri yazmaya, sunucu da olsak sözlerimiz yetmez aklımızdan geçenleri kelimelere dökmeye…
Şu anda içimden geçen karmaşayı sadece bu şekilde anlatabiliyorum. En çok tepki vermem gereken şeylere, haksızlıklara bile, artık hiç bir şeye tepki vermeyeceğime, üzülmeyeceğime; başka hiç bir şeyin beni üzemeyeceğine söz verdiğim günden sonra tepki vermeyen ben, şu anda bir tepki vermek isteyip de, verememenin şokunu yaşıyor gibiyim. Kelimelerim yetmiyor, içimden geçen duyguları anlatabilecek kelimeleri daha öğrenememiş gibi hissediyorum kendimi…
Hissettiğim şeyler: Belki sinir, belki biraz suçlama… Ama biliyorum ki bunlar şu aşamada gereksiz; hiç bir işe yaramayacak… İşin en kötü yanı ise, neyin işe yarayacağını da bilememek. Çaresiz kalmak demek bu olsagerek; hem çok şey yapmak isteyip, hem de hiç bir şey yapamamak, ve belki de aklımdan geçen sadece, bir kaç ”keşke”den ibaret.
Bugüne kadar, yapamayacağım hiç bir şeyin sözünü vermedim. Öyle olmasını umduğum şey, bir insan bana bir şey için söz verdiyse, mutlaka onu yapmasının gerektiğidir, yani, insanlara nasıl davranıyorsam, insanların da bana o şekilde davranmalarını ister, ve öyle umarım; herkesin ben gibi olmasını isterim. Aldığım bir söz vardı; eminim ki tutulacak; en azından ben öyle olmasını istiyorum…
Biliyorum bu yazıdan pek bir şey anlamadınız. Önemli olan içimden geçenleri dışarı biraz olsun aktarabilmekti zaten benim için, bir şey anlatmak değil. Rahatladım mı diye sorarsanız; hayır… Malesef 🙁
Bir yanıt bırakın