Herkese merhabalar.
Bazen site geneline bakıyorum; ”Neden bu kadar basit yazılar yazmışım” diyorum kendi kendime; sonrasında da aklıma samimiyet geliyor. Keyif alarak yazılan sohbet tadında yazılar. ”Zaten benim, çok olması gerektiği gibi yazdığım yazılar da var” diyorum sonra… Ondan sonra da düşünüyorum; ”O yazılar da SEO’lu”… SEO ne, şimdi onu karıştırmayalım, o zaman konu farklı yönlere gider 🙂 SEO’lu olması nedeniyle o yazılar da olması gerektiği gibi değil, belli bir kural içerisinde yazılıyor…
Kısacası, bu işin bir ortası yok mu? Aslında ben buraya yazdığım bu ”basit” yazılardan memnunum da, yazarlık kariyerime leke düşürüyor dermişim 🙂 Şaka bir yana ama, gerçekten bir ortasını bulamadım gitti. Bir de bu aralar internete de sığamaz oldum; içimde bir kitap yazma isteği var ki sormayın gitsin… Hatta bugün küçük bir araştırma bile yapmadım değil hani; nasıl bastırılır, ne yapmak gerekir falan gibi bir araştırma. Araştırmak iyi güzel de, kitap yazmaktan bahsediyoruz; sonuçta bir kitap öyle kolay yazılmaz. Daha yazacağım kitabın konusunun ne olacağına bile karar vermedim, biz bu kitabı önce bastırıp sonra mı yazsak ne yapsak 🙂
Şakayı, özeti, şunu, bunu, her şeyi bir kenara bırakacak olursak, insan psikolojisine ilgili bir kişi olarak son zamanlarda kendim için bir stres yönetimi stratejisi çizmeye çalışıyorum sanırım. Yaşadığım stresli dönemi nasıl atlatacağımı bulmaya çalışır gibi bir halim var. Teşhis tamam; tedavisi ne peki bunun 🙂 Her şey geçecek dedikçe daha beter olursa; ya da, bazı şeylerin yaşanması gerektiğini düşündükçe, daha ne yaşanacak dedirtecek kadar abartırsa, ister istemez dikkatinizi dağıtmaya, ve görmezlikten gelmeye çalışırsınız; çünkü, görmezden gelmesek elimizden ne gelecek ki?
Son zamanlarda en çok ilgilendiğimiz konu: KANSER… Tedavisi olmayan bu aptal hastalık, pençesine düşürdüğü insanları gittikçe daha beter bir çıkmaza sürüklüyor. Öyle bir çıkmaz ki, zaten çok sınırlı tedavi yöntemleri bulunan bu hastalıkta, bir aldığınız tedaviyi bir daha alabilme şansına, hatta pardon, lüksüne sahip değilsiniz. Yani bir kere radyo terapi gördünüz mü? Tamam, hakkınızı kaybettiniz; bir daha alabilme şansınız yok. Yok illa ki alırsanız, başınıza hastalığınıza ek başka hastalıkları da dert alabilme riskiniz var. Sınırlı olan diğer tedavi yöntemleri arasında yer alan, mesela kemoterapi… Ne kadar olumlu sonuç vereceği, ya da insan vücuduna ne kadar hasar vereceği belli olmayan bir tedavi yöntemi, ki bu tedaviyi alan hastanın, tedavi sürecindeki yorgunluğundan, gelip geçici diye söz etmiyorum bile; ama o gelip geçici süreçte hastanın ne yaşadığını bir tek kendisi biliyor… Eper hiç bir tedaviyi almazsanız… Tabi böyle bir şansınız da var, ama gözle görülneyen hücreler kendilerini çoğaltmaya başlıyor bu süreçte de, belki hiç bir şey olmayacak; ama belki de çok şey olacak… Yani, dedim ya ”aptal” bir hastalık; ve elden bir şey gelmiyor.
İsterseniz biraz daha açalım konuyu: Hasta cerrahi müdahaleyi görüyor. Problemli olan bölge temizleniyor; sadece gözle görülmeyen hücreler kalıyor. Doktor elde ettiği başarıdan memnun. Herhangi bir tedavi almanız gerekip gerekmediğinizi sorduğunuzda size, radyoterapi alınabileceğini söylüyor, ama ekliyor: bizim için istenmeyen bir durum; çünkü radyoterapi bölgeyi yakıyor, ve bizim hastayı takip etmemiz zorlaşıyor… O rahat takip etsin diye tedavi alınmayacak; ve problem olduğunda doktor rahatlıkla görebilecek mi; yoksa problem olmaması adına tedavi alınacak; ama bir problem durumunda bunu doktor göremeyecek mi? Bu tür kararları vermek belki de hastanın yaşıyla da alakalı. 75 yaşında bir insan için karar vermek daha kolay olabilir; ama yaşı, onun yarısı kadar olan bir insan için karar vermek çok, çok çok zor.
Elden birşeyin gelmediği; ve sözün bittiği anda en iyisidir belki görmezden gelmeye çalışmak. Çünkü düşündükçe insanın dengesi bozuluyor, hele bir de aynı sorunu yaşayan, çevrenizde bir değil de birden çok yakınınız varsa… Her şeyin boş olduğunu bile düşünebiliyorsunuz. Öyle ya, sizin de başınıza ne geleceği meçhul? Bir şeyler için savaşmak güzel, ama neden? Nereye kadar gidecek, nerede bitecek… O anda gözlerinizin önü kararır, ve …
Bu yazıyı başka bir şey anlatmak için yazmıştım, ve SEO’dan bahsedip konuyu dağıtmayacaktık, ama gördüğünüz gibi konuyu darmadağın ettik… Kitap yazmak diyordum, ne yazacağımı bile bilmediğimi söylemiştim ya, işte bu yüzden… Yazacak o kadar çok şey var ki… Bir değil 11 kitap yazsam belki anlatabilirim. Tabi bir de oturup onları okumaya katlanacak okuyucu bulmak gerek sonrasında; malum, kitaba SEO da yapılmaz 🙂
Bir yanıt bırakın